Uluslararası Yatırım Zirvesi’nin son gününde Start-up’ların küreselleşme yolculuğu konuşuldu.
Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) SOCAR Türkiye’nin ana sponsorluğunda SAP, Boeing, Fiat, Kale Grubu, OYAK Renault Otomobil Fabrikaları ve PepsiCo’nun sponsorluğunda düzenlediği Uluslararası Yatırım Zirvesi’nin son gününde Start-up’ların küreselleşme yolculuğu konuşuldu.
Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) SOCAR Türkiye’nin ana sponsorluğunda SAP, Boeing, Fiat, Kale Grubu, OYAK Renault Otomobil Fabrikaları ve PepsiCo’nun sponsorluğunda düzenlediği ve ABD’den Çin’e kadar tüm dünyadaki uluslararası doğrudan yatırımların geleceğine dair güçlü öngörülerin paylaşıldığı Uluslararası Yatırım Zirvesi ‘Start-up’ların Küreselleşmesi’ paneli ile sona erdi.
Zirvenin son gününün açılış konuşmasını Ericsson Türkiye Genel Müdürü Işıl Yalçın, Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin ve Siri Kurucu Ortağı Tom Gruber yaptı.
Türkiye’de 130 yıllık geçmişe sahip olan Ericsson Türkiye’nin Genel Müdürü Işıl Yalçın, Dolmabahçe Sarayı’na döşedikleri telefon hattının bugün hala çalıştığını kaydetti. Türkiye’de 3 adet Ar- Ge merkezleri olduğunu anlatan Yalçın, “Ek olarak 2018’de TÜBİTAK’ın da katkılarıyla İstanbul’da Ericsson Araştırma Laboratuvarı’nı açtık. 3 Ar-Ge merkezimizde çalışan 800’den fazla Ericsson mühendisi son teknolojiler ve operatörlerimizin isteklerine cevap verecek çözümler üzerine çalışıyor. Ar-Ge merkezlerimizde TÜBİTAK, akademi dünyası ve yerel şirketler ile birlikte Türkiye’deki inovasyon ekosisteminin ve teknolojinin gelişmesini destekliyoruz. KOBİ’ler ve Start-up’lar da bu ekosistemin önemli parçaları. Bizler Start-up’lara, uluslararası Ar- Ge projeleri aracılığıyla, küresel ekosisteme katılmaları için yardımcı oluyoruz. İnanıyorum ki bizim gibi küresel şirketlerin katkıları teknoloji ve inovasyona odaklanan KOBİ’lere ve Start-up’lara küresel inovasyon ekosisteminin bir parçası olmaları ve teknoloji trendlerini yakalamaları için yardımcı oluyor” dedi.
Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi ‘Bulut’tan gelecek
Düşünen, hayal eden ve yapan insanların kendi platformlarını kullanarak kalıcı etkileri olan şeyler yaratmalarının çok değerli olduğuna dikkat çeken Microsoft Türkiye Genel Müdürü Levent Özbilgin, “İnovasyonun gerçekten anlamlı, etkili ve kalıcı olması için aynı zamanda kapsayıcı, güvenilir, sorumlu, uygulanabilir ve ölçeklenebilir olması gerekiyor. Girişimcilik, çok sayıda farklı unsurla ilişkili ve yönetimi zorlu olabilen bir alan. Bu nedenle girişimcilerin önceliklerini iyi belirlemeleri gerekiyor. Teknoloji, finansman, piyasalar, bilgi, beceriler ve hizmetler, girişimcilerin eşit düzeyde önem vermesi gereken ilk 6 başlık olarak sıralanabilir. Öte yandan girişimcilerin temel dijital becerilerini geliştirmesi de son derece önemli. Bu da okullarda başlamalı. Öğrenciler bilgisayar bilimleri ve sorun çözme gibi geleceğin becerileri ile erken yaşta tanıştıklarında, gelecekte dijitalin gelişimine katkı sağlayacak işler kurma konusunda avantaj sahibi oluyor. Biz, inovasyonun başına insanı koyan, toplumsal faydaya katkıda bulunan kapsamlı, yaratıcı, kapsayıcı, yenilikçi ve sürdürülebilir çalışmalara öncelik veriyoruz. Bunun için de yapay zeka ve bulut teknolojilerinin önemini daha iyi idrak etmemiz gerekiyor. Bu sebeple Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesinin Bulut’tan geleceğini sürekli vurguluyoruz” diye konuştu.
10 yıl arayla iki farklı Start-Up kurduğunu ifade eden Siri Kurucu Ortağı Tom Gruber, her ikisi için de başarı yollarını şu şekilde açıkladı: “Başarıların ilk ve en önemli adımı net bir insan ihtiyacını karşılamak. Sonraki adımlar ise, Ortaya çıkaracakları ürün hakkında güçlü bir vizyonlarının olması, bu ürünü nasıl üreteceklerini bilmeleri, tarihin doğru zamanında doğru bir ürün ortaya çıkarmaları, değişen ekosistemde yönünü belirleyebilmek.”
Vizyona sahip insanlar müthiş bir değişim yaratabilir
Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Next Billion Ventures Kurucu Ortağı Christopher M. Schroeder’in üstlendiği ‘Start-up’ların Küreselleşmesi’ başlıklı panele geçildi.
Sequoia Ortağı Pieter Kemps, paneldeki konuşmasında gelişmiş ve gelişmekte olan pazarlar arasındaki farkları anlattı. Avrupa ya da ABD’den daha olgun pazar ve yerleşik bir altyapı olduğunu anlatan Kemps, “Dolayısıyla ilerlemek istediğinizde daha doğrusal bir rota izlemeniz mümkün. Asya’da durum biraz daha muğlak. Çok daha akışkan hatta kaotik bir ortam var. Labirent çizer gibi ilerleme söz konusu. Şirketler ilk baştaki hedeflerinden çok daha farklı bir noktaya gelebiliyorlar. Dolayısıyla bir tarafta çizgi modeli diğer tarafta labirent modeli var gibi görüyoruz. Biz 6-7 ülkede aktifiz. Pazarın boyutu, kurucuların becerileri, tüketicinin ürün ya da hizmete ilgi göstermesi son derece önemli. Bu faktörler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan pazarlarda benzer. Küresel oyuncular ile baş etmek için ürününüzün çok iyi olması gerekir ama yerel bilgi son derece önemli” dedi.
Gelişmekte olan ülkelerde Fintech konusuna odaklandıklarını belirten Vostok Emerging Finance CEO’su David Nangle, şunları belirtti: “Brezilya, Türkiye, Rusya gibi bazı gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ülkelere benziyorlar aslında. O yüzden Fintech alanında yaptığımız şey büyük ölçüde kes-yapıştır ve adapte et şeklinde oluyor. Büyük şirketler Türkiye’ye girmek istediklerinde yerel ayrıntıları göremiyorlar. Bu da bizim o pazara girmemiz için bir alan yaratıyor. Henüz finansal hizmetlerin çok daha zayıf olduğu Afrika, Pakistan gibi bölgeler var. Burada başka bir strateji söz konusu. Gerçek anlamda finansal eğitim gündeme geliyor. Kredi, yatırımdan önce insanların parayı internette kullanma deneyimleri yok.”
Telefon bağlantıları konusunda dünyadaki seyahat eden insanların hep aynı sıkıntıyı yaşadığını ifade eden Airalo Kurucu ve CEO’su Ahmet Bahadır Özdemir, “Seyahat eden insanlar telefon görüşmesi yapma konusunda sıkıntı yaşıyordu. Dünya çapında yılda 1.2 milyar insan yolculuk yapıyor. Bu insanların yüzde 55’i roaming’ini açmıyor. Gittiği ülkede yerel bir ucuz sim kart almaya çalışıyor. Roaming açanlar ise ülkelerine geri döndüğünde çok büyük bir telefon faturası ile karşı karşıya kalıyorlar. Biz de bu konuda bir çözüm ortağı olabiliriz diye düşündük. Elektronik sim kartları (eSIM) en baştan itibaren 190 ülkeyi kapsayacak şekilde başladı. Her yerde eSIM hizmeti alma şansınız var. Biz şirketi kurduktan 3 ay sonra 162 ülkeden insana hizmet vermiştik bile. Meselenin doğası bizi en baştan itibaren küresel olmaya itti. Küreselleşmek bizim için çok da zor olmadı” diye konuştu.
Dünya çapında yaptığı yolculuklarda bir vizyona sahip insanların müthiş bir değişim yaratabildiğini gördüğünü söyleyen Power X Kurucu ve CEO’su Manuel Schoenfeld, “Mesela Çin’de çalıştığım günlerde bir kadın ile tanışmıştım. Kendisi otistik çocuklara yönelik bir merkez kurmuştu. Kendi çocuğuna destek vermek için kurmuştu aslında bu girişimi. Fakat giderek Çin’in farklı yerlerindeki binlerce çocuğa destek verir hale gelmişti. Mars’a roket gönderme yönündeki vizyon da böyle bir mütevazi bir yerden başlayıp, giderek gerçek hale gelecek. Benim vizyonum herkese daha fazla güç vererek, hep birlikte iklim değişikliğine karşı mücadele etmek. Su ısıtıcıları müthiş bir enerji deposu bir taraftan. Enerjiyi daha verimli bir şekilde kullanmak için daha gelişkin su ısıtıcıları ürettik. Yapay zeka sayesinde çok daha fazla enerji tasarrufu sağlıyor bu araçlar. Bu su ısıtıcılarını birer batarya gibi kullanabiliyoruz. Bu tür bir batarya Almanya’daki ormanlardan daha fazla karbondioksit tutabiliyor” şeklinde konuştu.