Varlık Dağılımı Karar Sürecinde, Birey, Grup ve Toplum Çıkarlarının Çatışması Projesi’nin sonuçları açıklandı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Laboratuvarı Direktörü Doç. Dr. Ayça Ebru Giritligil yürütülücüğünde, TÜBİTAK ve BAP desteğiyle gerçekleştirilen “Varlık Dağılımı Karar Sürecinde, Birey, Grup ve Toplum Çıkarlarının Çatışması” projesinin sonuçları açıklandı. Grup kayırma davranışı ile sosyal refah kaygısı arasındaki ilişkiyi parametrik olarak ölçen dünyadaki ilk deney çalışmasına göre; Türkiye’de toplumun yüzde 55’inin kaynakların bölüşümü için alınan kararlarda sosyal refaha zarar verme pahasına kendi grubunu kayırma eğiliminde olduğunu ortaya koyuyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Laboratuvarı (BELİS) tarafından TÜBİTAK ve BAP desteğiyle yürütülen “Varlık Dağılımı Karar Sürecinde, Birey, Grup ve Toplum Çıkarlarının Çatışması” projesi kapsamında yapılan kontrollü laboratuvar deneylerinde kaynakların toplumdaki bölüşümüne ilişkin bireylerin karar alma eğilimleri incelendi. Deneylerde insanların hangi koşullarda kendi grubunu kayırma davranışı gösterdiği ve bu davranışın toplumun genel ekonomik çıkarları pahasına ne ölçüde gerçekleştiği araştırıldı. Araştırma, grup kayırma davranışı ile sosyal refah kaygısı arasındaki ilişkiyi parametrik olarak ölçmesi bakımından dünyadaki ilk deney çalışması olma özelliği taşıyor.
Proje kapsamında laboratuvar ortamında iki yıl boyunca 1305 katılımcıyla yürütülen deneylerde gerçek hayattaki motivasyonu sağlayabilmek adına katılımcıların aldıkları kararlar doğrultusunda gerçekten para kazanmaları sağlandı. Deneyler, katılımcıların yüzde 55’inin sosyal refaha zarar verme pahasına bağlı oldukları grubu kayırarak kendi gruplarına daha fazla kaynak aktardığını ortaya koydu. Grup çıkarını gözetmeyen ve topluma daha az zarar vererek yalnızca kendi kazancını artıranların oranı yüzde 12’yken, katılımcıların yüzde 33’ü toplumdaki eşitliği ve sosyal refahı sağlamaya yönelik karar aldı.
Topluma verilen zarar grup kayırma davranışını engellemiyor
Projenin yürütücülüğünü üstlenen BELİS Direktörü Doç. Dr. Ayça Ebru Giritligil, yaptıkları çalışmanın sonuçlarına ilişkin şunları söylüyor: “Çalışmamızda insanların hangi koşullar altında kendi grubunu kayırma davranışında bulunduğuna ve bu davranışın toplumun genel ekonomik çıkarlarıyla ilgili kaygılara ne ölçüde baskın geldiğine baktık. Kendi grubumu kayırmamın sonucunda topluma gelecek zararın boyutu beni bu davranışı göstermekten alıkoyar mı? Deneylerimizde temel olarak bunu ölçtük. Toplumda grupların var olduğu ve var olmadığı senaryolarda bireylerin toplumdaki varlıkların yeniden dağıtılmasına ilişkin aldıkları kararları karşılaştırdık. Gördük ki grupların bulunduğu senaryoda toplumun yüzde 55’ini oluşturan çoğunluk kendi grubunu kayırma davranışı gösteriyor. Gruplar olduğunda, yeniden dağıtım kararı alınırken toplumun genelinin göreceği zarara ve bireyler arası eşitsizliğe duyulan hassasiyet keskin bir şekilde azalıyor. Topluma zarar verebilecek yeniden dağılım kararları çok daha rahat alınabiliyor. Diğer yandan, topluma verilen zarar arttıkça bir noktadan sonra grup kayırma davranışının yavaşladığını, ancak yok olmadığını görüyoruz.”
Deney sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 55’i sosyal refaha zarar verme pahasına kendi grubunu kayırırken yüzde 33’ü toplumun geneline zarar verdiğini düşündüğü kararları almıyor ve sosyal refahı korumayı kendi kazançlarını artırmaya tercih ediyor.
Yüzde 33 toplumsal eşitliği koruyor
Deney bulguları sosyal refahın ve toplumdaki eşitliğin korunması yönünde karar alan bir kesimin varlığına da işaret ediyor. Giritligil, “Katılımcıların yüzde 33’ü toplumun geneline zarar verdiğini düşündüğü kararları almıyor, toplumsal eşitliği bozmuyor ve sosyal refahı korumayı kendi kazançlarını artırmaya tercih ediyor. Deney sonuçları kendileri fayda görürken toplumun zarar görmesinden rahatsız olan bir kesimin varlığını çok bariz bir şekilde gösteriyor” diyor.
Grup kayırma bir refleks mi?
Deneyin anonim ve rastgele oluşturulan gruplarla gerçekleştirildiğini belirten Giritligil, “Yaptığımız deneyler, tutulan takım, cinsiyet veya hemşerilik gibi gerçek grup aidiyetinin olduğu bir senaryoya dayanmıyor. Katılımcıları tamamen rastgele olarak X, Y, Z gruplarına ayırdık. Katılımcılar, kendi grubunda başka kimlerin olduğuna dair bilgiye ve diğer grup üyeleriyle iletişime geçme olanağına sahip değildi. Böyle yapay oluşturulmuş gruplarda bile grup kayırma davranışının bu denli yüksek çıkması bu davranışın bir refleks olabileceğini gösteriyor” diyor.
Bu refleksin evrimsel temelleri olabileceğini belirten Giritligil, “İnsanın kan bağı olmayan bireylerle de geniş çaplı işbirliği yapabilme yeteneği onu diğer canlılardan ayıran bir özellik. Grup içi işbirliği yapmak insan evriminin kilit öğelerinden; çünkü insanın diğer gruplara veya doğadaki diğer güçlere karşı hayatta kalmasını sağlıyor. Kendi grubunu kayırma ve grup içi işbirliği yapma davranışı insanlığın en büyük ve yapıcı başarılarının ardında yatarken buna sıklıkla eşlik eden diğer grupları dışlama davranışına bağlı olarak etnik köken, din, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılıklara ve hatta savaşlara yol açarak iktisadi verimsizliğe ve yıkımlara neden oluyor” diyor.
Grup kayırma davranışı farklı kültürlere göre değişiklik gösterir mi?
Kendi grubunu kayırma davranışının farklı grupların bir araya gelmesiyle oluşan her toplumda farklı oranlarda da olsa görülebileceğini belirten Giritligil, “Toplumda bireylerin, farklı grupların ya da kesimlerin arasındaki ilişkileri biçimlendiren o toplumdaki kurumlardır. Ekonomik ve siyasi kurumların kapsayıcı olduğu toplumlarda grup kayırma davranışının daha az görülmesi beklenir, çünkü o toplumlarda bireylerin refahları belli bir grubun üyesi olarak tanımlanmayacaktır. Dolayısıyla grup kayırmaya çok daha az ihtiyaç duyulacaktır” diyor.