İstinye Üniversitesi tarafından düzenlenen WhatsApp ve Ötesi adlı online konferansta, çevrimiçi mesajlaşma uygulamalarının veri paylaşma özellikleri değerlendirildi.
İstinye Üniversitesi tarafından düzenlenen WhatsApp ve Ötesi adlı online konferansta, WhatsApp’ın kullanıcılarına sunduğu yeni sözleşme ve alternatif çevrimiçi mesajlaşma uygulamalarının veri paylaşma özellikleri değerlendirildi.
İstinye Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Peyami Çelikcan ve Yönetim Bilişim Sistemleri Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Şebnem Özdemir’in katılımıyla gerçekleşen konferansta; dünya çapında 2 milyarın üzerinde kullanıcısı bulunan ve ülkemizde de en popüler çevrimiçi mesajlaşma uygulaması olan WhatsApp’ın veri gizliliği politikasından şüphe duyan birçok öğrenci, akademisyen ve vatandaş konu hakkında bilgi alma fırsatı buldu.
‘’Biri Bizi Gözetliyor’’
WhatsApp’ın kullanım şartlarında değişikliğe gitmeye hazırlanmasıyla veri güvenliği konusunun bir kez daha gündeme geldiğini ifade eden Prof. Dr. Peyami Çelikcan, ’’Sosyal Medyanın sosyal olmak dışında fonksiyonları olmaya başladı. Her birimizin gönüllü olarak katıldığı uygulamalar, sağladığı veri akışı nedeniyle büyük sermayedarlar için etkili bir güce dönüştü ve hala denetlenemez durumda. Pek çok ülke bu kontrolsüzlükle ilgili arayış içinde. Veri sağlayıcılarına sahip olan devletler, kişiler veya şirketler tüketici ve seçmen olarak ne tür refleksler geliştirdiğimizi sürekli olarak takip etme şansı yakalıyor. Tabiri caizse bu sistem dahilinde kaldığımız müddetçe biri bizi gözetliyor. Konu ile alakalı hukuki düzenlemeler yapılıp, kişilerin hakları devlet nezdinde korunmaya alınmadığı sürece büyük güçlerin ekonomik ve siyasi stratejiler geliştirmesine destek olan veri kaynakları olarak kalacağız.’’ dedi.
‘’Veriyi Analiz Etmekle Profilleme Yapmak Aynı Şeyler Değil’’
Facebook’un 2012 yılından beri 82 adet şirketi bünyesine katarak, dijital dünyanın devleri arasındaki yerini sağlamlaştırmaya çalıştığını belirten Dr. Şebnem Özdemir: ‘’Bizler tüm dünyayı etkisi altına alan Covid19’la mücadele ederken, Facebook dijital teknolojilerde önemli atılımları olan pek çok şirketi bünyesine katmaya devam etti. Facebook, 2016 yılından itibaren sahibi olduğu WhatsApp uygulaması aracılığı ile her iki uygulamadaki hesapları birbirine bağlamaya başlamıştı. 8 Ocak’ta gönderilen yeni kullanıcı politikası ile toplanan verilerin Facebook çatı şirketlerine, WhatsApp’ın ortaklık ettiği 3. Parti şirketlere pazarlama, reklam, anket vb amaçlarla aktarabileceği ifade edildi. Verinin analizi ile profillemeye gidilmesi, bu profilin size dair hatta sizi sizden daha iyi temsil eden bir dijital değer olması asıl tartışma konusu. Çünkü bu türlü bir profilleme ile gerçekten size uygun içerikler ve hizmetlerle karşılaşabilirsiniz, ki Whatsapp’ın vaadi de budur. Ancak bu aynı zamanda dijital dünya çıplak olmak demek. Bu kadar bilinir olmak istiyor muyuz, güvensiz hissettiğimiz taraf bu.” dedi.
“Mesele Güvenlik Meselesi Değil, Güvensizlik ve Dayatma Meselesidir”
WhatsApp’ın 2012 yılından itibaren uçtan uca şifreleme yöntemiyle çalıştığını hatırlatan Özdemir, ”Böylece 3. taraflar şahıslar arasındaki konuşmanın içeriğine hakim olamıyor. Bu aşamada bir güvenlik problemi yok. Yani uygulama sözleşme öncesinde de sonrasında da bir güvenlik sorunu barındırmıyor. Temel sorun verileri işlemesinin bizi rahatsız edip etmemesi, üstelik de bunu ya verini ver ya da git tavrıyla yapıyor olması. Tabi burada klasik anlamda bir veri işlemeden bahsetmiyoruz. Ek olarak herkesin veriden ve kullanımından anladığı farklı. Bu konuda şeffaf olmak gerekiyor.’’ sözleriyle verinin kullanım alanlarının önemine dikkat çekti.
‘’Bir Devin Cebinden Aldıklarınızı Başka Bir Devin Cebine Koyuyorsunuz’’
Alternatif iletişim uygulamaları konusunda sorulan sorula açıklama getiren Özdemir, ‘’Hangi uygulamaları kullanmalıyız sorusuna aramamız gereken cevap verinin kim tarafından işleneceğidir. Her uygulamanın günahı ve sevabı var. Dijital dünyada mahremiyet bir illüzyondur. Zararı en aza indirmek açısından yapılabilecek en doğru hamleler; paylaştıklarımıza dikkat etmek ve yerli, milli uygulamalar kullanmak olabilir. Yerli ve milli uygulamalar konusunda genel bir eleştiri havası var. Evet daha önceki uygulamalar kadar kullanışlı gözükmeyebilirler, ancak bir mağduriyet durumunda hukukumuz karşısında hesap verme durumları var. WhatsApp uygulamasının yani Facebook’un ülkemizde bir temsilcisi olmaması, yasal haklarınızı aramak istemeniz durumunda muhatap bulamamanız demek. Şu birkaç günde yoğun bir kitlenin Telegram’a geçiş eğiliminde olduğunu görüyoruz. Bu hamle şimdilik mantıklı gibi gözükse de bir başka uygulamanın devleşmesine katkı yaptığımızı ve bir gün onun da benzeri bir dayatma ile karşımıza çıkmasının mümkün olduğunu unutmayalım. Özetle alabileceğimiz iki önemli tedbir var. Bunlar hiçbir uygulamayı vazgeçilmezimiz haline getirmemek ve veri örüntüsü oluşturmamak. Her alışkanlık bir esarettir sözünden yola çıkarsak, dijital dünyada alışkanlık haline getirdiğimiz her uygulamanın kölesiyiz diyebiliriz. Tüm bu süreçte yaşadıklarımız, sadece bir uygulamanın politika değişikliği değildir, dijital dünyada ne kadar hür iradeye sahip olduğumuz, ne kadar alışkanlıklarımızın kölesi olduğumuz meselesidir.’’ dedi.