Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, toplumsal değişme ve pandeminin toplumsal değişime etkisi, pandemiden sonra yaşanabilecek toplumsal değişimler üzerine analizler yaptı ve önemli açıklamalarda bulundu.
Tüm toplumlar değişimi zorunlu olarak yaşıyor
Tarihsel süreç içerisinde toplumların yapısal, kültürel, kurumsal ve davranışsal yönden farklılaşmasının ya da dönüşmesinin “toplumsal değişim” kavramı ile ifade edildiğini kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Değişimin kaynağı insanlığın bilgi, teknoloji ve deneyim birikiminin artması olabildiği gibi, savaşlar veya doğal felaketlerden sonra yaşanan bir yıkım da olabilir. Toplumsal değişimler tüm toplumların zorunlu olarak yaşadıkları kaçınılmaz bir süreç olmakla birlikte büyük, orta ve küçük ölçekli değişimler olarak incelenir. Büyük değişimler genellikle uzun hazırlık dönemleri ve süreçler neticesinde gerçekleşen ve bir toplumu bütünüyle değiştiren değişimlerdir. Orta düzeyli değişimler, bir toplumun tipini bütünüyle değiştirmeyen ancak toplumsal yapıdaki meydana gelen farklılaşmalardır. Küçük ölçekli değişimler ise toplumsal yapı dahilindeki yeniliklerden kaynaklanan olgular ve kurumların karşılıklı etkileşiminden kaynaklanan değişimlerdir.” dedi.
Geleneksel toplumlar yavaş değişiyor
Toplumsal değişmenin hızının her toplumda aynı seyirde olmadığını belirten Prof. Dr. Süleymanlı, “Toplumsal değişimler bazı toplumlarda hızlı, bazı toplumlarda yavaş gerçekleşiyor. Örneğin geleneksel toplumlarda değişme daha yavaş, endüstriyel toplumlarda daha hızlı bir biçimde gerçekleşiyor. Toplumsal değişim, toplumsal yapının her alanında aynı anda gerçekleşmiyor, aynı toplumun farklı kesimlerinde farklı ölçülerde gerçekleşebiliyor.” ifadelerini kullandı.
Toplumsal değişim bilim ve teknolojinin etkisiyle artıyor
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, içinde yaşadığımız çağın en önemli özelliğinin farklı alanlarda birbirleriyle bağlantılı olarak birçok değişme ve gelişmenin yaşanması olduğunu ifade etti ve sözlerine şöyle devam etti:
“Gelişme ve değişmeler, bilim ve teknoloji alanındaki yenilik ve değişmelerin etkisiyle gün geçtikçe artış gösteriyor. Kaçınılması mümkün olmayan bu değişmeler her zaman toplumda istenilen ve beklenen şekilde olmayabiliyor, aynı zamanda toplumun kalkınmasına ya da ilerlemesine katkıda bulunduğu gibi gerilemesine de neden olabiliyor. Sonuç olarak toplumsal değişmeler topluma rahatlık, mutluluk, istikrar getirebildiği gibi kargaşa da getirebilir. Özellikle eğer değişim vaktinde ve gerektiği gibi gerçekleşmezse, bazı unsurlar değişime daha fazla dirençli ise toplumsal yapıda değer sorunu ortaya çıkar ve o zaman değişim bazı boyutları ile bir tehdide dönüşebilir.”
Virüs biyolojik, psikolojik ve davranışsal etkiler yarattı
Tarihin çeşitli dönemlerinde meydana gelen salgın hastalıkların insanlığı derinden etkileyerek siyasi, ekonomik ve toplumsal hayata yön verdiklerini belirten Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Salgınlar uzun vadede de köklü toplumsal değişimlere yol açtı. Covid-19 gibi büyük bir salgın olayının da toplumlar üzerinde kısa ve uzun vadeli etkileri olacaktır. Geride bıraktığımız bir yıl içinde virüsun biyolojik etkilerinin yanı sıra psikolojik ve davranışsal etkileri görülmeye başladı. Covid-19 aynı zamanda iletişim, eğitim, iş dünyası ve toplumsal yaşamın pek çok alanında yaşam biçimlerini değiştiren dönüşümlere neden oldu. Bu süreçle birlikte eğitim sektöründe, iş alanlarında, e-ticaret uygulamalarında, ekonomik ve toplumsal yapılanmalarda dönüşümler yaşanarak yeni bir toplumsal düzeninin oluşmaya başladığı görülüyor.” dedi.
Tercihi izolasyon yaşanabilir…
Post – corona sürecinde bireysel ve toplumsal risk olgusunun etkinliğini daha fazla hissettireceği ön görüsünde bulunan Prof. Dr. Süleymanlı, “Bireyler artık doğrudan hasta olmasa bile sürekli olarak kendilerini daha fazla risk altında hissedebilirler. Alışılagelen toplumsallık biçimlerinden farklılaşacak yeni bir toplumsal deneyimin gelişme ihtimali bulunuyor. Bireylerin kendini içinde bulunduğu zorunlu sosyal izolasyon onların bilinç ve niyet durumlarını değiştiriyor. Fakat zaman içerisinde bu deneyim yerini tercihi izolasyon ya da dayanışma biçimlerine de bırakabilir.” diye konuştu.
Gevşetilmiş mesafe kültürü benimsenebilir
Gevşetilmiş mesafe kültürüne ayak uydurulacağını ifade eden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Fiziksel mesafe ve hijyenin öneminin bu dönem sonrasında da etkisini sürdürecektir. Tabii ki bizim gibi fiziksel olarak daha yakın mesafeli sosyal ilişkiyi önceleyen kültürel kodlara sahip toplumların insanları için bu durumun sürekliliğine alışmak kolay olmayacak. İnsanlar belli bir süre sonra kendi kişisel sağlıkları ve çevrelerindeki kişilerin sağlığı için gündelik yaşamda belki biraz daha gevşetilmiş mesafe kültürüne ayak uydurmak zorunda kalacaklardır. Bu bakımdan insanların özellikle şehirlerde boş zamanlarını geçirmek için yakın temas ve enfeksiyon kapma olasılığının belirgin şekilde azaldığı park gibi açık kamusal alanların tercih edeceklerini de öngörebiliriz.” dedi.
Hibrit çalışma ve eğitim modeli yaygınlaşabilir
Dijitalleşmenin pandemi öncesinde insan hayatının bir parçası olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Süleymanlı, “Ancak pandemi döneminde evden çevrimiçi ortamlar kullanılarak çalışmanın, eğitim biçimlerinin ve e-ticaretin önem kazanması bu süreci hızlandırdı. Pandemi boyunca alışkanlık haline dönüşen uzaktan çalışma, eğitim ve tüketim davranışları pandemi sonrasında kısaca hibrit olarak tanımlanan ‘yarı ev, yarı ofis’ çalışma ve eğitim modeli şeklinde yaygın olarak devam edecektir.” dedi.
Yapay zekanın kullanım alanları genişleyebilir
Pandemi sonrası sürecin yeni ekonomik alanların oluşumuna zemin hazırlayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Özellikle ekonomistler sağlık alanında yatırımların artmasına paralel olarak virüsle mücadele eden ekipmanlar, kontrol sistemleri gibi robotların ve yapay zeka teknolojilerinin kullanım alanları genişleyeceğini, yeni ve şu anda bilmediğimiz meslekler ve uzmanlık alanlarının oluşacağını öngörüyorlar.” diye konuştu.