Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için Türk çiftçisinin ihtiyacı olan ürünlere uygun koşullarla ulaşmasını sağlayan Tarfin’in CFO’su Kerimcan Aycibin ile özel bir röportaj yaptık.
Güncel verileriniz eşliğinde Tarfin ile bizi yakınlaştırabilir misiniz? Kuruluşundan günümüze hangi aşamalardan geçti? Pandemi süreci çalışmalarınızı nasıl etkiledi?
Tarfin 2017 yılında kurulmuş genç bir firma. Ben de Aralık 2018’de Tarfin’e CFO olarak katıldım. Tarfin çiftçinin yaşadığı problemleri yerinde gözlemleme fırsatı olan ve yine bu problemlere çözüm sağlamak için yola çıkmış bir kuruluş. Öncesinde EBRD’nin tarım ve gıda sektörlerini kapsayan ‘Agribusiness’ ekibinde çoğunluğu Londra’da olmak üzere 9 yıldan uzun süre bankacılık yapmıştım. Bu süre içerisinde hem Türkiye’de hem de komşu coğrafyalarda tarım sektörünün sorunlarını ve fırsatlarını görmeme imkân sağlayan borç ve sermaye yatırımı projelerini yönettim. Uzun yıllar ekonomik kalkınma odaklı bankacılık yaptığım için Tarfin’e katılırken şirketin çiftçilerin hayatını kolaylaştırmakta halihazırda oynadığı ve tüm tarım tedarik zincirinin verimlileştirilmesinde orta vadede oynamak istediği rol benim için çok önemliydi.
Tarfin’in kurucusu Mehmet Memecan, uzun yıllar tarım sektöründe çalıştığı için sektörü gözlemleme şansı olmuş. Sektörün en büyük sorununun çiftçinin finansmana erişimi olduğunu görerek iş fikrini olgunlaştırmaya başlamış. Çünkü tarımda nakit akışı hasada veya kesime bağlı. Çiftçi, ürünü yetiştirmek için başlangıçta tohum, gübre, yem, mazot ve ilaç masrafı yapıyor. Bunun ödemesini, ancak yetiştirdiği ürünün hasadına bağlı olarak 6-10 ay sonra ürünü alıp satabildiği zaman yapabiliyor. İşletme finansmanını bankalar, kredi kooperatifleri ve birlikler yapıyor ama en büyük yük bayilerin üzerinde. Bayiler de ürünleri çiftçilere hasat ya da kesim vadeli satıyor, ancak bu da bayilere yük oluyor, yönetilmesi zor bir kaynağa dönüşüyor. Çiftçi de ya bu ürünleri yüksek fiyattan alıyor ya da hiç alamıyor.
Bugüne kadar 25.000’i aşkın çiftçi müşterimiz, mobil uygulamamız ve 600’ün üzerinde satış noktamız aracılığı ile gübrelerini, tohumlarını, yemlerini, talep ettikleri vadeler ve en uygun maliyetlerle Tarfin’den almayı seçti. Aldığımız her yeni yatırım ile hizmet verdiğimiz şehir sayısını artırdık, bugün 65’ten fazla ilde çiftçimiz Tarfin’in rekabetçi fiyat ve ödeme avantajlarından faydalanabiliyor. Bu senenin ilk yarısında geçen seneye göre %300’ün üzerinde bir büyüme gerçekleştirdik. Tarfin satış noktası olan tarım bayileri de cirolarını bizimle beraber büyütürken rekabetçi fiyatlarla sektörde bir adım öne geçtiler.
Tarım odaklı bir fintech girişimi olarak çok önemli yatırım aşamalarından geçtik ve bir başarı öyküsü yarattık. Şubat 2017’de kurulduktan 2 ay sonra ilk olarak BIC Angels’tan 100 bin dolar tutarında bir melek yatırım aldık. Eylül 2018’de ise Collective Spark Fund ve Wamda Capital’den 1,3 milyon dolarlık tohum yatırımını aldık. Bu yatırımlar bizim için hem maddi hem manevi bir destek oldu. Son olarak da 2020 Eylül’de global fintech yatırım fonu Quona Capital’ın liderliğini üstlendiği Seri A yatırım turunda Raiffeisen Bankası’nın girişim sermayesi fonu Elevator Ventures, dünyanın lider tarım girdileri üreticilerinden Syngenta Group’un girişim sermayesi fonu Syngenta Group Ventures ve mevcut yatırımcılarımızdan Collective Spark ve Wamda’nın katılımıyla 5 milyon dolar sermaye yatırımı aldık. Tüm bu yatırımlar teknolojik altyapımızı ve satış ağımızı geliştirerek daha fazla çiftçiye hizmet sağlamamıza destek oldu. Bu etkiyi yakalamak için ekibimize Tarfin’in büyümesine yön verecek, gelecek dönem projelerinin şekillenmesinde etkin rol oynayacak yeni ekip arkadaşlarımızı dahil ettik. Önümüzdeki dönemde hem Türkiye’de hem de iş modelimizin uygun olduğu diğer ülkelerde büyümemizi desteklemek için sermaye yatırımı almaya, aldığımız yatırımları etkin projelere dönüştürmeye devam edeceğiz.
2018 yılı itibarıyla KPMG tarafından yıllık bağımsız denetiminden geçiyoruz. 2019 yılında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) “Yatırım Öncesi Hazırlık Programı” kapsamında finansal raporlama ve bağımsız denetim konularında teknik destek aldık. 2020 yılında da Avrupa Komisyonu’nun İstihdam ve Sosyal İnovasyon Programı (The Employment and Social Innovation – EaSI) altında sosyal kalkınmaya destek veren şirketlere sunduğu teknik destek yardımını almaya devam ediyoruz.
Pandeminin nasıl etkilediğine gelince… Tarım en kritik sektör, üretim her daim devam etmeli. Bu nedenle tarımda talep düşmüyor. Pandemi sürecinde de çiftçi tarafında talep kaybı yaşanmadı, tarımsal üretim devam etti. Tedarik zincirinde de devletin desteğiyle sorun olmadı, biz burada özel sektöre de önemli bir görev düştüğünü bilerek hizmetlerimizi geliştirmek için çalıştık. Bankacılık sektörünün, pandeminin en sert vurduğu 2020 Mart-Mayıs aylarında biraz ortamı gözlemlemek amacıyla kredi musluklarını kapatmasından dolayı sektörde kısa dönemli bir likidite boşluğu oldu. Pandemiyi az zararla atlatan sektörlerden biriyiz.
Çiftçilerin işlerinde teknoloji kullanımına ilgisini nasıl değerlendirirsiniz? İşinizi anlatmak veya potansiyelinizi aktarmak konusunda bir dirençle karşılaşıyor musunuz? Çiftçiler Tarfin ile ilgili neler düşünüyor? Aldığınız geri bildirimleri merak ediyorum.
Tarım sektörünün teknolojiye adaptasyonu diğer sektörlere göre biraz daha yavaş oluyor. Bu aslında bir sorun değil fırsat. Dünyada da aynı şekilde ilerliyor. Yola çıkarken müşterilerimizin ve iş ortaklarımızın teknoloji adaptasyonunun avantajını anlayabilecekleri bir söylem geliştirdik. Çiftçiye daha rekabetçi fiyatlar, bayiye iş hacmini büyütme avantajını anlattık.
Büyüme hızımıza da baktığımızda, basit ve anlaşılır söylemin fayda yarattığını görüyoruz. Çiftçi Araştırması kapsamında 26 ilde 500 çiftçiyle yaptığımız görüşmelerin bu konudaki sonuçları da çarpıcı. 500 çiftçimize neden “Tarfin’le çalışmayı tercih ediyorsunuz” diye sorduğumuzda çiftçilerin yüzde 47’si hasat vadesi, yüzde 21’i kefil, ipotek ve ek masraf olmaması, yüzde 17’si kolay başvuru yanıtlarını veriyor.
2017’den bugüne kadar 600’ün üzerinde satış noktasıyla 65’ten fazla ilde 25 binden fazla çiftçiye 6,5 milyondan fazla dekar alan ve 1 milyon 600 bin büyükbaş ve küçükbaş için 300 milyon TL’nin üzerinde destek sağladık. Bence bu muazzam bir ilgi. Türkiye’de çiftçiler yeni teknolojilere ve dijitalleşmeye hazırlar. Bu zamana kadar akıllı tarım uygulamalarını kullanmaya başlayan önemli sayıda çiftçi var. Şimdi Tarfin’in dijital tedarik zinciri çözümleriyle tanışmaktan dolayı da oldukça mutlu ve istekli olduklarını gözlemliyoruz.
Tarfin’in özel mobil uygulamasında hangi işlemler yapılıyor? Çiftçilere sunduğunuz avantajlar hakkında bilgi alabilir miyiz?
Çiftçinin satın almak istediği tarım girdisini çok daha rekabetçi fiyatlarla ve çiftçinin nakit akışına uygun bir ödeme seçeneği ile Tarfin Mobil üzerinde sunabiliyoruz. Çiftçi mobil uygulamaya giriş yaptığında Tarfin satış noktalarının tamamına ulaşabiliyor, istediği satış noktasını seçebiliyor. Böylelikle geleneksel tedarik kanallarını teknoloji ve finansal kaynaklarla buluşturuyoruz. Mobil uygulamamız üzerinden başvurusunu tamamlayan çiftçi seçtiği satış noktasını ziyaret ederek, ürünlerini anında temin edebiliyor. Çiftçiler, Tarfin Mobil üzerinden ihtiyaçlarına uygun fiyat seçenekleriyle satın alım gerçekleştirirken kefil, ipotek gibi ek yükümlülükler altına da girmiyor, ürünlerine, bölgelerine özel hasat tarihine göre ödeme gününü belirliyorlar.
Fintech sektöründe skorlama önemli bir değer ve bu alana ilgi büyüyor. Makine öğrenmesine dayalı tarımsal risk skorlama modeliniz (Risk ve kredi skorlama hata riskleri konusunda farklı veriler paylaşılıyor – belki tahminleme konusunda da bilgi verirsiniz) nasıl çalışıyor?
Tarfin’i teknoloji şirketi yapan en önemli ürünü, geliştirdiğimiz makine öğrenmesine dayalı tarımsal risk skorlama modeli.
Bu sistem sayesinde tamamen teknolojik altyapımızı kullanarak satış yapıyoruz. Findeks verilerini, tarım bayilerinden aldığımız bilgileri, çiftçilerimizin üretim döngüsüne ilişkin bilgileri, hayvancılık işletme bilgilerini kullanarak her bir satış için maksimum sayıda veri noktası yaratıyoruz. 4 yıldır sürekli veri toplayarak geliştirdiğimiz risk değerlendirme algoritmalarımız var. Hangi çiftçiye nasıl destek verebileceğimize bu modeller ile karar veriyoruz. Başvuru gerçekleştiren çiftçiyi anında onaylayıp gübrenin, tohumun, yemin vadeli satışını yapıyoruz. Örneğin bir çiftçi, bugünden gelecek yıl vadeli olmak üzere Tarfin’den gübre alabiliyor. Gelecek yıl da buğdayı hasat edip eline para geçtiği zaman bize borcunu ödüyor.
Ayrıca tarım alacaklarını yapılandırılmış bir yatırım aracına dönüştürerek Varlığa Dayalı Menkul Kıymet (VDMK) ihraçları gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda tarımsal risk skorlama modellerimizin süzgecinden geçmiş çiftçi alacaklarını, bireysel ve kurumsal yatırımcılara güvenli bir yatırım aracı olarak sunuyoruz. Buradan sağlanan fonlamayla daha fazla çiftçiye daha uygun fiyatlarla tarım girdilerine ulaşma şansı yaratıyoruz. İlk menkul kıymet ihracını 2018 Haziran’da yaptık. Son olarak Pasha Bank ve OMG Capital Advisors ile birlikte nitelikli yatırımcılara sunulmak üzere 11 Haziran 2021 günü ortalama 135 gün vadeli 50 milyon TL tutarında Varlığa Dayalı Menkul Kıymet (VDMK) ihracı gerçekleştirdik. Yaptığımız dokuzuncu ihraç olan bu ihraç, Türkiye’nin önde gelen yatırım fonlarının yüksek talepleriyle başarıyla tamamlandı. JCR Eurasia tarafından “Yüksek Düzeyde Yatırım Yapılabilir” kategorisinde değerlendirildi ve “AA-” kredi notu aldı. İhraçla Türkiye’nin 40’tan fazla ilinde üretim yapan yaklaşık 6 bin çiftçinin tarımsal girdileri fonlandı. Bu ihraçla birlikte toplam 192 milyon TL’lik VDMK ihraç etmiş olduk.
Sektörün potansiyeli konusunda neler söylemek istersiniz? Hem devlet desteği hem yatırım tarafında mevcudu geliştirmek için neler yapılabilir/yapılmalı?
Yaşamın sürmesini sağlayan en kritik sektör olan tarım; ihracata etkisi, diğer sektörlere hammadde sağlaması ve ekolojik dengeye katkıda bulunması nedeniyle tüm ülkeler için vazgeçilmez bir sektör olarak önemini giderek artırıyor. Dünya Bankası verilerine göre 2050 yılına kadar global gıda talebi yüzde 70 artacak. Bu talebin karşılanması yılda en az 80 milyar dolarlık bir yatırım gerektiriyor. Bu nedenle tüm dünyada tarım sektörü bu yatırımın gerçekleşmesine destek olacak dijital teknoloji ve iş modellerine odaklanıyor. Bu noktada da tarımsal fintech girişimlerine önemli bir rol düşüyor.
Türkiye’deki tarım piyasası küçük ölçekli tarım alanlarından oluşuyor. Bizim gibi küçük ölçekli tarım işletmelerinin yoğunlukta olduğu ülkelerde, ölçek yaratacak teknolojiler gerekiyor. Örneğin aracıları minimize eden işlerde, direkt çiftçiden tabağa teknolojiler gibi alanlarda fırsat olduğunu düşünüyorum. Biz de şirket olarak ölçeklenme üzerine çalışıyor, çiftçiye rekabetçi fiyatlar sunuyoruz. Bundan sonra da ölçeklenmeye odaklanan girişimlerin hızlı büyüyebileceğini düşünüyorum. Büyük teknoloji yatırımları yapmak, küçük ölçekteki çiftçiler için çok maliyetli. Bununla birlikte kamunun da desteğiyle Türkiye’de çiftçi kayıt sistemi, gübre takip sistemi, Haybis gibi inanılmaz bir dijital veri tabanı oluşturuldu. Bu verilerin daha iyi işlenip kişilerin rızası dahilinde özel sektör ile paylaşılması çok büyük bir ölçeklendirme yaratabilir.
Sektörünüzde nasıl bir fark yaratmayı hedefliyorsunuz? 2021 yılı için hangi hedefleri koydunuz? Kısa ve uzun dönem hedefleriniz konusunda neler söylemek istersiniz?
Tarfin olarak üreticilerin Türkiye’nin geleceğindeki en büyük pay sahibi olduğuna inanıyoruz. Kuruluşumuzdan itibaren Türk çiftçisine her daim destek olmak için faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Türkiye Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise yedinci büyük tarım ekonomisi. Buna karşın yatırım yetersizliğinden ve teknoloji ve inovasyon konusunda farkındalık eksikliğinden dolayı sektör beklenen atılımı yaşayamıyor. Tarım sektörünün potansiyelini ortaya koyması için öncelikle çiftçinin finansmana erişimi gerekiyor.
Bizim hedefimiz, Türkiye’de ve bölgede, tarım tedariği konusunda lider dijital platform olmak. Tarımda tam anlamıyla dijitalleşme süreci 5-10 yılı aşacak. Bu süreçte kendimizle birlikte sahadaki iş ortaklarımızı da büyüteceğiz. Tarfin’le çalışan çiftçilerin, bayilerin, girdi üreticilerinin her türlü talebini karşılayabilen, onlara her anlamda destek verebilen bir şirket olmaya odaklanıyoruz.
Yıllık 50 milyar dolarlık üretim ve 2,4 milyon civarında çiftçi ile tarım sektörü Türkiye ekonomisi açısından önemli bir yere sahip. Bunun için de üreticilere düşük maliyetli finansman koşullarının sunulması gerekiyor. Bu nedenle daha gidecek çok yolumuz olduğunu düşünüyoruz. Güçlü bir veri sistemimiz var; bunu, çiftçiye daha çok fayda yaratmak için kullanacağız. Önümüzdeki dönemlerde tarım tedarik zincirinin farklı noktalarında da hizmet vermeyi amaçlıyoruz.
Aldığımız sermaye yatırımlarıyla güçlü bir bilançoya sahibiz. Veri bilimine, mobil teknolojilere daha fazla yatırım yaparak Türkiye’de tarımı güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Bizim yaptığımız işte Avrupa’daki en önemli pazarlardan biri Türkiye. Bu tabii bizim sadece Türkiye odaklı çalışacağımız anlamına gelmiyor. Yine küçük ölçekli tarım alanlarının olduğu ülkeler odağımızda olacak. Önümüzdeki dönemde yakın coğrafyada Romanya, Polonya, İspanya, İtalya ve ilerleyen zamanlarda Endonezya, Tayland, Vietnam, Malezya gibi…