Türkiye Finans Katılım Bankası’nın hayata geçirdiği “Üretime Dönüş” buluşmalarının altıncısı “Sürdürülebilirlik Liderleri Üretime Dönüşü Konuşuyor” başlığı altında gerçekleştirildi.
Türkiye Finans Katılım Bankası ve Fast Company Türkiye dergisi iş birliğiyle 2020 yılından bu yana devam eden “Üretime Dönüş” buluşmalarının altıncısı “Sürdürülebilirlik Liderleri Üretime Dönüşü Konuşuyor” başlığı altında gerçekleştirildi. İstanbul’da iş dünyasından liderlerin ağırlandığı etkinlikte “Üretime Dönüş” panelinin yanı sıra Yeni Nesil Liderlik, Sürdürülebilirlikte Teknolojinin Önemi ve Yeni Dönem Ajandası başlıklı panel ve konuşmaların ardından, sürdürülebilirlik alanında önemli projelere imza atmış 50 lider ödül aldı.
“Sürdürülebilirlik Liderleri Üretime Dönüşü Konuşuyor” etkinliğinin ilk oturumu olan “Üretime Dönüş” panelinin konukları Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece, Türkiye Finans Perakende Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Mert, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası CEO’su Ece Börü, Esas Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Emine Sabancı Kamışlı, Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar ve Sosyal Girişimci Şef Ebru Baybara Demir oldu. Panelin moderatörlüğünü ise Yuvam Dünya Kurucusu Kıvılcım Kocabıyık üstlendi.
Üretime Dönüş panelinde yaptığı konuşmada Türkiye’de tarım sektöründe sürdürülebilirliğin artırılmasında yapılan çalışmalara dikkat çeken Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece, “Bakanlık olarak önceliğimizi belirlemek adına 2019 yılında 15 yıldır yapılmayan bir Tarım ve Orman Şurası gerçekleştirdik. Tüm sektörü topladık ve tarımın öncelikli konularından bahsettik. 2021 yılının mart ayında ise 66 üniversite, 38 ulusal STK ve 32 özel sektör temsilcisi, belediye ve kamu kurumlarıyla Birinci Su Şurası’nı hayata geçirdik. Elde ettiğimiz sonuçlara bakılırsa, ne yazık ki dünyayı tüketim hızımızın onun kendini yenileme süresinden daha hızlı olduğu bir noktaya geldik. Ülkemiz iklim değişikliğinin etkilerini hat safhada yaşayan bir bölgede bulunuyor. 1999-2021 kıyaslamasına bakıldığında denizlerimizde 600 adet istilacı türün arttığını görüyoruz. Bu türlerin çoğalması ve belli bölgelerin habitatına katılmasıyla biyoçeşitlilik yüksek oranda azalıyor. Pandemi sırasında, tarım özelinde yeterliliğimizi kendi kendimize artırmaya yönelik, nadasa ara vererek sulama ihtiyacı duymadan büyüyebilen fasulye ve benzer ürünlerin üretimine başladık. Bu besinler toprağı besleme özelliğine sahip olduğundan, toprağı sürülebilir kılmayı başardık. Dünyada nesli tükenen canlıların takibini yaptığımızda birçok hayvan ve bitki türlerinin giderek yok olduğunu görüyoruz. İnsanın da bu canlılara dahil olduğunu unutmamalı ve sürdürülebilirlik alanındaki çalışmaları artırmalıyız” dedi.
Katılım finans sisteminin özünde sürdürülebilir üretimin ve reel sektörün desteklenmesi olduğunun altını çizen Türkiye Finans Perakende Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Mert ise iş dünyası olarak temel amaçlarının tüm ekonomik üretim süreçlerinin sürdürülebilirlik odağında yeniden planlanması ve dekarbonizasyona ulaşmak olması gerektiğini belirterek şöyle konuştu: “Sürdürülebilirlik aşamalarının ve süreçlerinin doğru bir şekilde kurgulanması gerekiyor. Onaylama, vergilendirme, denetleme, finansman sağlanması ve finansman maliyetlerinin yönetilmesi çok önemli. Sektörümüze düşen iki temel ödev var. Bunlardan biri sürdürülebilirliği destekleyecek yeşil finansmanın sağlanması. İkincisi ise bankalar olarak reel sektöre danışmanlık vermemiz gerekiyor. Yeşil dönüşümde bankaların rolü kritik. 2021 yılı temmuz ayında Ticaret Bakanlığı Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nı hazırladı. Hedefler ve aksiyon planları belirlendi. Bu kapsamda sektörümüzün reel sektör ile birlikte hareket etmesi ve teşvik edilmesi çok önemli. Dolayısıyla sürdürülebilir bankacılık stratejisinin en hızlı şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. BDDK, geçen yılın sonunda, 2022-2025 yıllarını kapsayan Sürdürülebilir Bankacılık Strateji Planı’nı yayımladı. Bu planda tek tek aksiyonlar, tespitler ve amaçlar belirlendi. Öncelikle sektörümüzün önündeki engelleri ortadan kaldırmalıyız. Yapısal problemler, makro ekonomik belirsizlikler ve kısa vadeli fonlama problemlerini aşmalıyız” dedi.
Diğer sektörlere fayda sağlayabilmek için bankacılık sektörünün kendisini sürdürülebilir kılması gerektiğine inandıklarını belirten Ahmet Mert, iklim değişikliği kaynaklı finansal risklerin iyi yönetilmesi ve bankacılık sektörünün sürdürülebilirlik konusunda kendisini geliştirmesi gerektiğinin altını çizdi. Mert, “İklim değişikliği anlamında sektörü güçlü kılmalıyız. Bankacılık sektörü olarak reel sektöre dekarbonizasyon amaçlı uzun vadeli finansman sağlamalıyız. Ayrıca yurt dışındaki uzun vadeli yeşil fonlara erişim çok önemli. Kamu, bankacılık ve özel sektör birbirleriyle entegre hareket etmeli. Bu noktada sektör olarak teşvik edilmeliyiz ki süreçleri hızlandıralım. Ülkemizin yeşil mutabakata uyum sürecinde tüm kurumlarıyla birlikte farkındalık ve zaman kazanması önemli. Kaybedecek vaktimiz yok” dedi.
Ahmet Mert, “Sürdürülebilir kalkınmayı sağlamazsak yaşayacak bir dünyamız kalmayacak. Bu noktada üzerimize düşen görevleri yapmalıyız. Biz Türkiye Finans olarak dijitalleşmeyi çok aktif kullanıyoruz. Hem bankamız bünyesinde hem de müşteri tarafında tüm süreçleri olabildiğince dijitalleştirerek daha sürdürülebilir bir yapı kurmaya çalışıyoruz. Eskiden banka müşterisi olmak için şubeye gitmeniz, birçok kâğıt imzalamanız gerekiyordu. Şimdi görüntülü görüşme ile yer ve zamandan bağımsız birçok bankacılık işlemini halledebiliyorsunuz. Bu durum Türkiye’nin her yerinde herkesin finansal fırsatlara erişimini kolaylaştırdı ve hızlandırdı. Bu sayede kapsayıcılık da arttı. Kurum içerisinde fiziksel kâğıt tüketimimizi asgariye indirdik. Tüm imza süreçlerini dijitalden yürütmeye özen gösteriyoruz. Yaptığımız her işte sürdürülebilirliği göz önünde bulundurmayı önemsiyoruz” dedi.
Konuşmasında dünyanın geleceğinin tehlikede olduğunun altına çizen Şef ve Sosyal Girişimci Ebru Baybara, “Pandemi bize çok şey öğretti, küresel gıda sistemlerinin ne kadar kırılgan olduğunu gördük. Ancak pandemiyi bir prova olarak kabul etmeliyiz, gerçeği ileride yaşayacağız. Artık enerji kaynakları gıda üretimine yetmiyor. Doğru durum tespiti yapmak ve geleceğe sahip çıkmak için gereken adımları atmak durumundayız” dedi.
Türkiye Sınai Kalkınma Bankası CEO’su Ece Börü ise “Günümüzde artık projelerin finansal mükemmelliği yetmiyor; çevresel ve sosyal alanlara katkı sağlaması gerekiyor. Aslında sürdürülebilirlik bizim kültürümüzde zaten var ama biz bunu unutmuşuz veya kavramları farklı kullanmaya başlamışız. Ülkemizde şirketlerin belirli bir olgunlukta olduğunu da görüyoruz ancak şirketlerimiz bunun farkında değil veya sürdürülebilirliği hayatımıza doğru entegre edemiyoruz. Artık şirketlerin faaliyet raporlarında kâr zararı göstermeleri yeterli değil, şirketlerimizin finansal ve sosyal açıdan geleceğe sahip çıkması ve bu çabalarını hem çalışanlarına hem paydaşlarına anlatması gerekiyor” dedi.
Konuşmasında üniversite mezunlarına fırsat eşitliği sağlanmasının önemine dikkat çeken Esas Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Emine Sabancı Kamışlı Türkiye’de üniversite mezunu işsizlerinin sayısına dikkat çekerek, iş kaygısı çeken gençlerin hayal kurmak yerine umutsuzluğa kapıldıklarını söyledi ve doğru istihdam uygulamalarının hayata geçirilmesinde sivil toplum kuruluşlarının rolünün önemli olduğunu belirtti. Emine Sabancı Kamışlı; “Sivil toplum kuruluşları demokrasinin temelidir. Şu an içinde bulunduğumuz küresel ekonomide sivil toplum kuruluşlarını maddi açıdan zor bir dönem bekliyor. Şirketlerin bu kuruluşları desteklemesi daha da önem taşır hale geldi” dedi.
İnsan odağında yapılmayan sürdürülebilirlik çalışmalarının kurumlar için yalnızca modaya uymak anlamına geldiğini belirten Enerjisa Enerji CEO’su Murat Pınar, “Sürdürülebilirlik; memleketimiz ve geleceğimizin faydası için inisiyatif almaktır. Sürdürülebilirlikte en önemli başlık iklimdir ve iklimde karbonu arttıran en önemli neden de karbon üretimidir. Bugün iklimde sıkıntılı bir tabloyla karşı karşıyayız. 2050 için koyulan net sıfır karbon hedefine ulaşmak için dünyada her gün bin MW’lık güneş paneli kurulması, Türkiye’nin yüz ölçümünün 62 katı kadar alanda ağaç dikilmesi gerekiyor. Net sıfır karbon derken zor bir hedeften bahsediyoruz, bu nedenle herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor” dedi.